

Esas No: 2014/23557
Karar No: 2017/10237
Karar Tarihi: 08.05.2017
Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma - Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2014/23557 Esas 2017/10237 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık, mağdura ait şirketin muhasebesinde kasa sorumlusu olarak çalışırken toplam 43.473 TL parayı kayıtlarda oynama yaparak uhdesinde tutmak suretiyle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlemiştir. Ancak, sanığın savunması alınmadan önce iddianame, yakalama emri veya eklerinin okunmadığı için savunma hakkının sınırlandırılması suretiyle CMK'nın 191/3-b maddesine aykırı davranılmıştır. Bu nedenle, sair yönleri incelenmeyen hüküm BOZULMUŞTUR. Kanunlar ise şöyledir: TCK'nın 155/2, 62, 52/2-4, 53. maddeleri; CMK'nın 176/1, 147/1, 191/3 ve AİHS'nin 6/1. maddesi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma
HÜKÜM : TCK’nın 155/2, 62, 52/2-4, 53. maddeleri gereğince mahkumiyet
Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanığın, mağdura ait şirketin muhasebesinde kasa sorumlusu olarak çalıştığı sırada, kayıtlarda oynama yaparak toplam 43.473 TL parayı uhdesinde tutmak suretiyle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 04/02/2014 tarih ve 2013/8-112; 2014/38 E. K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere; 5271 sayılı CMK’nın 176/1. maddesinde iddianamenin çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğ edileceği hükme bağlanmış, aynı maddenin son fıkrasında da iddianamenin tebliği ile duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerektiği belirtilmiştir. CMK’nın “İfade ve sorgunun tarzı” başlıklı 147. maddesinin 1. fıkrasında; “Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde şu hususlara uyulur: Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür. Kendisine yüklenen suç anlatılır” denilmek suretiyle, sorguya çekilmeden önce sanığa yüklenen suçun anlatılması gerektiği vurgulanmıştır. Aynı kanunun "Duruşmanın başlaması" başlıklı 191. maddesinin 3. fıkrasında ise; “Duruşmada, sırasıyla; sanığın açık kimliği saptanır, kişisel ve ekonomik durumu hakkında kendisinden bilgi alınır, iddianame veya iddianame yerine geçen belge okunur, sanığa, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu ve 147. maddede belirtilen diğer hakları bildirilir, Sanık açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılır” düzenlemelerine yer verilerek, sanığın sorgusu yapılmadan önce iddianamenin veya iddianame yerine geçen belgenin okunması gerektiği belirtilmiştir.
AİHS"nin 6/1. maddesinin 1. cümlesinde; “Herkes, gerek medeni hak veya yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir..." Aynı maddenin 3. fıkrasında ise; "Her sanık en azından aŞU haklara sahiptir: Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek…” hükümleri yer almaktadır. Adil yargılama; yalnızca davanın erken sonuçlandırılması olmayıp, sanık ile katılana tüm haklarını tamamen kullanma imkanı sağlanarak yargılamanın en az giderle ve en kısa zamanda sonuçlandırılması olduğundan, modern hukuk sistemlerinde sözlülük, doğrudanlık ve yüzyüzelik ilkeleri kabul edilmiştir.
Kanun koyucu da, CMK"nun 176. maddesinde iddianamenin çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğini ve savunması hazırlanmasına imkan sağlanmak üzere tebliğ ile duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunmasını öngörmüş, ayrıca 191. madde ile sanığın üzerine atılı suçu ayrıntılarıyla öğrenmesi ve savunma hakkını en iyi şekilde kullanması için iddianamenin okunması zorunluluğunu getirmiştir. Sözkonusu düzenlemeler savunma ve yapılan isnadı öğrenme hakkı kapsamında olup, sanığın hakkındaki suçlamalardan haberdar olması ve daha etkili savunma yapması amaçlanmaktadır. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.06.2013 gün ve 1401-277 sayılı kararında da benzer hususlara işaret edilmiştir.
Bu hukuksal bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 02/10/2012 tarihinde düzenlenen iddianamenin sanığa tebliğ edilmediği ve hakkında çıkartılan yakalama emrine istinaden duruşmaya çıkartılan sanığın savunması alınmadan önce iddianame, yakalama emri veya eklerinin okunmadığı anlaşıldığından, iddianameden haberdar olmayan ve savunması alınmadan önce de iddianame kendisine okunmamış olan sanığın savunma hakkının sınırlandırılması suretiyle CMK"nun 191/3-b maddesine aykırı davranılması,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca, sair yönleri incelenmeyen hükmün BOZULMASINA, 08/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
